İbnü'l Esir4 Cemâziyelevvel 555’te (12 Mayıs 1160) Cizre’de (Cezîre-i İbn Ömer) doğdu; bundan dolayı Cezerî nisbesiyle, babasının Esîrüddin lakabını taşımasından dolayı da İbnü’l-Esîr künyesiyle anılır. İlk İslâm fetihleri sırasında Irak’a yerleşen ve IV. (X.) yüzyılda Şehrizor’da yaşarken Büveyhî Hükümdarı Adudüddevle’nin baskısıyla Cizre’ye giden Bekir b. Vâil kabilesinin Şeybânoğulları kolundan bir aileye mensuptur. İbnü’l-Esîr’in yazdıklarından, babasının Musul Atabegi İmâdüddin Zengî döneminde (1127-1146) Vezir Cemâleddin’in Cizre’deki nâibi, Mevdûd b. İmâdüddin Zengî devrinde ise (1149-1170) Cizre Dîvânü’l-harâcı’nın reisi olduğu, aynı zamanda ticaretle ve Kasruharb adlı köyü ile Akīme köyündeki çiftliğinde tarımla uğraştığı öğrenilmektedir (et-Târîḫu’l-bâhir, s. 118, 147, 157). İbnü’l-Esîr babasının ölüm tarihi hakkında bilgi vermez; ancak onun 587’de (1191) hayatta olduğu anlaşılmaktadır (a.g.e., s. 186-187).
Ebü’l-Kerem Esîrüddin, üçü de ileride İbnü’l-Esîr lakabıyla ün kazanacak birer âlim olan oğulları Mecdüddin, İzzeddin ve Ziyâeddin’in öğrenimiyle yakından ilgilenerek onları en yetkili hocalara gönderdi. İzzeddin yirmi bir yaşında iken hacca gitti ve Haremeyn’de bazı âlimlerle görüşüp onlardan hadis öğrendi; dönüşünde de bir süre Bağdat’ta kalarak Şâfiî fakihi Şeyh Ebü’l-Kāsım Yaîş ile hadisçi İbn Sükeyne’nin derslerine devam etti. 579 (1183) yılında, babası Esîrüddin’in çocuklarının tahsilini düşünerek Cizre’den ayrılıp o devrin önemli ilim ve kültür merkezlerinden biri olan Musul’a yerleşmesi üzerine Ebü’l-Fazl Abdullah et-Tûsî, Ebü’l-Ferec Yahyâ es-Sekafî, Ebû Mansûr Müslim es-Sîhî ve İbn Şebbe en-Nahvî el-Mukrî’nin öğrencisi oldu. Ayrıca hocaları arasında Ebû Muhammed Abdullah et-Tikrîtî, Ebü’l-Abbas Ahmed b. Efdalüzzaman, Cemâleddin Ebû Ali el-Hamevî, Ebü’l-Ferec Abdülmün‘im el-Harrânî, Ebû Hafs Ömer el-Bağdâdî, Abdülmuhsin el-Hatîb et-Tûsî ve Kadı İbn Ganâim el-Halebî de vardı. İbnü’l-Esîr, tahsil hayatının bu son yıllarında Musul atabeginin sözlü mesajlarını halifeye iletmek üzere birkaç defa Bağdat’a gidip geldi ve her seferinde hem Abdülmün‘im b. Küleyb gibi bilginlerden, hem de kütüphanelerdeki kıymetli kitaplardan ve temin edebildiği resmî belgelerden faydalandı. Bu arada yine atabegin elçisi sıfatıyla Dımaşk, Halep ve Kudüs’e gitti; sefâret görevini yerine getirmesinin yanında birçok fakih, kurrâ, muhaddis ve nahivciden de çeşitli bilgiler aldı.
Kudüs’ün fethinden sonra 584’te (1188) Dımaşk’ta Selâhaddîn-i Eyyûbî ile görüşen ve Hittîn Savaşı’nın cereyan ettiği alanı gezen İbnü’l-Esîr, aynı yıl hükümdarın Antakya Prinkepsliği’ne karşı düzenlediği sefere Musul askerlerinin yanında tarihçi olarak katıldı. Ardından Musul’a döndü ve ölümüne kadar hayatını Atabeg Bedreddin Lü’lü’ün himayesinde geçirdi. 603’te (1207) tekrar hacca, 626’da da (1229) Halep’e gitti. İbn Hallikân, İbnül Esîr’in bu Halep ziyaretinde el-Melikü’l-Azîz’in atabegi Şehâbeddin Tuğrul tarafından saygın bir misafir olarak ağırlandığını bizzat gördüğünü söyler ve onu mütevazı, ahlâk ve fazilet âbidesi bir âlim olarak tanıtır; kendisinin de onun ilminden istifade ettiğini belirtir (Vefeyât, III, 349). İbnü’l-Esîr 627’de (1230) tekrar Dımaşk’a gitti; Müsnidüşşâm Kāsım b. Sasrâ ve Zeynülümenâ b. Asâkir’den semâ yoluyla hadis aldı; ertesi yıl Halep’e ve oradan da fazla gecikmeden Musul’a döndü. Ömrünün son yıllarında kendini hadis ilmine vakfederek ilerlemiş yaşına rağmen bu alanda öğrenci yetiştirip özellikle sahâbe biyografilerine ve hadis râvilerinin nisbelerine dair eserler verdi. İbnü’l-Esîr 25 Şâban 630’da (6 Haziran 1233) Musul’da vefat etti. Musul’daki kabrinin üzerinde bugün 1939’da yaptırılan büyük bir türbe bulunmaktadır.
 
El-Kamil'de Selçuklular
350,00 TL280.00 TL
Sepete Ekle

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. Dilediğiniz halde çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Detaylı bilgi için tıklayınız

close
Whatsapp Destek