Hemedan’da dünyaya geldi. Doğum tarihi olarak 645 (1247), 646 (1248) ve 648 (1250) yılları verilir. Hekimlikle uğraşan bir yahudi ailesinin çocuğudur. Otuz yaşlarında iken İslâmiyet’i benimsediği rivayet edilmektedir. Muhtemelen Abaka Han zamanında (1265-1282) tabip olarak devlet hizmetine girdi ve Argun Han devrinde (1284-1291) konumunu iyice güçlendirdi. Gāzân Han döneminde Vezir Sadreddin Zencânî’nin katledilmesinin ardından Sa‘deddîn-i Sâvecî ile birlikte vezir tayin edildi (697/1298). Gāzân Han’ın birinci (699/1300) ve üçüncü (702/1303) Suriye seferlerine katıldı. İlhanlı Devleti’nin yeniden yapılandırılması için pek çok alanda uygulanan reformlarda aktif olarak görev aldı. Gāzân Han’ın Tebriz yakınlarında yaptırdığı Şenbigāzân (Şâmıgāzân, Gāzâniyye) Külliyesi’nin mütevelliliğini üstlendi. Gāzân Han’ın Memlükler’e karşı ittifak teklifinde bulunmak için Papa VIII. Bonifacey’e gönderdiği 12 Nisan 1302 tarihli mektupta adının Gāzân Han ve Emîr Kutluğ Şah ile birlikte zikredilmesinden onun dış siyasetle de ilgilendiği anlaşılmaktadır (Mostaert-Cleaves, XV/3-4 [1952], s. 419-506). Gāzân Han, hayatının sonlarına doğru Reşîdüddin’in makam ortağı Sa‘deddîn-i Sâvecî’ye büyük ihsanlarda bulunarak yetkilerini arttırdı. Gāzân Han’a ait Ramazan 703 (Nisan 1304) tarihli bir vakfiyeye bakılarak bu sırada Sa‘deddin’in Reşîdüddin’den daha ön planda olduğu söylenebilir. Reşîdüddin, Gāzân Han’ın vefatından sonra dinî ve ilmî konulara büyük ilgi duyan Sultan Olcaytu’nun şahsında güçlü bir hâmi buldu. Olcaytu Han onu sâhibdîvân makamına getirirken Sa‘deddîn-i Sâveci’yi de kendisine ortak ve divan işlerinden sorumlu vezir tayin etti. Bu dönemde Reşîdüddin’in İlhanlı Devleti içerisindeki gücü ve nüfuzu arttı, Hatta Olcaytu onun tesiriyle Şâfiî mezhebine geçti. Bu güçlü konumu Sa‘deddîn-i Sâvecî ile aralarının bozulmasına sebep oldu. Kısa bir süre sonra da Sa‘deddîn-i Sâvecî yolsuzluk yaptığı gerekçesiyle idam edildi (10 Şevval 711 / 19 Şubat 1312). Reşîdüddin’in oğulları Olcaytu döneminde İlhanlılar ve bazı mahallî hânedanlarla evlilik bağı kurdular ve önemli görevlere getirildiler. Sultan Olcaytu, oğlu Ebû Said’i veliaht olarak Horasan’ın idaresine gönderdiği zaman Reşîdüddin’in oğlu Abdüllatîf’i de onun vezirliğine tayin etti. Reşîdüddin’in diğer oğlu Celâleddin, Anadolu genel valiliğiyle görevlendirilen Emîr Çoban’ın oğlu Timurtaş’ın veziri idi. Sa‘deddin-i Sâvecî’nin katledilmesinden sonra Reşîdüddin vezirliği aynı göreve tayin edilen Tâceddin Ali Şah Gîlânî ile birlikte yürüttü. Ancak birkaç yıl sonra bu defa Ali Şah ile ihtilâfa düştü. Sultan Olcaytu’nun vefatının ardından İlhanlı tahtına çıkan Ebû Said Han zamanında olaylar Reşîdüddin’in aleyhine gelişti. Tâceddin Ali Şah’ın entrikası sonucunda görevinden azledilen Reşîdüddin (717/1317) kısa bir süre sonra Sultan Olcaytu’nun zehirletilmesi işine karışmakla itham edilerek yargılandı. Tâceddin Ali Şah ile Emîr Çoban’ın müdahalesinin bulunduğu bu yargılamada suçlu bulundu ve Sultan Olcaytu’yu zehirlediği iddia edilen oğlu İzzeddin İbrâhim ile birlikte Ebher yakınlarında idam edildi (17 Cemâziyelevvel 718 / 17 Temmuz 1318). Reşîdüddin’in naaşı bir süre Tebriz sokaklarında dolaştırıldıktan sonra Tebriz yakınlarında inşa ettirdiği Rab‘ıreşîdî adlı külliyedeki türbeye defnedildi. Bu arada malları yağmalandı, Rab‘ıreşîdî tahrip edildi ve emlâkine el konularak vakıfları geçersiz sayıldı (Hâfız-ı Ebrû, s. 79). Yahudiliğiyle ilgili tartışmalar ölümünden sonra da sürdü. Timur’un oğlu Mîrân Şah mezarını açtırarak kemiklerini yahudi mezarlığına naklettirdi (Spuler, II, 207). Kaynaklarda Reşîdüddin’in yirminin üzerinde çocuğunun adı geçmektedir. Bunlardan Gıyâseddin Muhammed, 1327-1335 yılları arasında Ebû Said Bahadır Han’ın vezirlik görevini yürütmüş, yine oğullarından Şeyhî, Sâtî Beg Hatun’un, Mahmud ise Muzafferîler’in vezirliğini, Emîr Ali de Bağdat valiliği yapmıştır. Reşîdüddin büyük bir servete sahipti. Rab‘ıreşîdî dışında Tebriz, Sultâniye, Hemedan, Yezd, Erdebil, Merâga ve Malatya’da birçok hayır eseri yaptırmıştır. XVI. yüzyılda yaşayan Hândmîr onun Irak ve Azerbaycan’daki hayratının hâlâ devam ettiğini kaydeder (Destûrü’l-vüzerâʾ, s. 317). XVIII. yüzyılın ilk yarısına ait bir Osmanlı tahrir kaydı da bu hükmü doğrular. Reşîdüddin dinî ve fıkhî konularda Gazzâlî’ye büyük ilgi duymuş, Rab‘ıreşîdî’de kurduğu medresede aklî ilimlere önem vermekle birlikte felsefe öğretimini kesin surette yasaklamıştır (Vakfnâme-yi Rabʿ-ı Reşîdî, s. 173). Reşîdüddin âlimleri himaye eden bir devlet adamı idi; matematikçi İbnü’l-Havvâm, kelâm, usul ve dil âlimi Adudüddin el-Îcî bunlar arasında sayılabilir. Eserlerinin yok olmasını önlemek için müellif nüshalarının Rab‘ıreşîdî’de kurduğu büyük kütüphanede korunmasını, Farsça olanların Arapça’ya, Arapçalar’ın Farsça’ya çevrilmesini, müstensihler tarafından çoğaltılarak her yıl belli başlı İslâm şehirlerine ücretsiz gönderilmesini vakfiyesinde kaydetmiştir. Bununla birlikte eserlerinin az sayıda nüshasının günümüze ulaşması bu tedbirlerin fazla işe yaramadığını göstermektedir. Reşîdüddin’in 650. ölüm yıldönümü vesilesiyle Tahran ve Tebriz’de Hollandalı Türkolog Karl Jahn önderliğinde milletlerarası bir sempozyum düzenlenmiştir (Kasım 1969).
Seçili kayıt silinecektir, işlemi onaylıyor musunuz ?
Hesap Numaramız
T. Vakıflar Bankası Konya Şubesi
IBAN TR33 0001 5001 5800 7292 3132 66
İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. Dilediğiniz halde çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Detaylı bilgi için tıklayınız