Halveti-Şemsi Şeyhi Receb-i Sivasi926 (1520) yılında Tokat’ın Zile kazasında doğdu. Horasan’dan Zile’ye göç eden Ebü’l-Berekât Muhammed Efendi’nin oğludur. Adı Ahmed olup esmer olduğundan Kara Şems diye tanınır. Anadolu’da faaliyet gösteren ilk Halvetî şeyhlerinden Habib Karamânî’nin halifelerinden Amasyalı Hacı Hızır’dan hilâfet alan Muhammed Efendi’nin Şemseddin Sivâsî’den başka Muharrem, İbrâhim ve İsmâil adlarında üç oğlu daha vardır. Şemseddin ilköğrenimine Zile’de başladı, daha sonra Tokat’ta bulunan kardeşlerinin yanına gitti. Burada Arakiyecizâde Şemseddin Mahvî Efendi’den faydalandı. Şemseddin Sivâsî’nin İstanbul’da medrese tahsilini tamamladığı ve müderrislik yapmaya başladığı, bir gün müderrislerin ilim haysiyetine yakışmayacak tarzda yardakçılık yapmalarına rağmen kazasker tarafından aşağılanmalarına şahit olduğu, bu duruma çok üzüldüğü, Fâtih Camii’nde iki rek‘at tövbe namazı kılarak müderrisliği terkettiği ve tasavvuf yoluna girmeye karar verdiği, İstanbul’dan ayrılıp hacca gittiği, hac dönüşü Zile’ye giderek vâizlik yapmaya başladığı kaydedilmektedir (Mehmed Nazmi, s. 367). Buradan Amasya’ya geçip babasının şeyhi Hacı Hızır’ın halifesi Muslihuddin Efendi’ye intisap eden Şemseddin, şeyhinin vefatının ardından bir süre Tokat’ta kaldıktan sonra Zile’ye döndü. Tekrar Tokat’a giderek Şeyh Mustafa Kirbâsî Efendi’ye biat etmek istediyse de Kirbâsî Efendi, kendisinin çok yaşlı olduğunu söyleyip altı ay sonra Tokat’a gelecek olan Abdülmecid Şirvânî’ye intisap etmesini tavsiye etti. Şemseddin, Abdülmecid Şirvânî’ye on yıl kadar hizmet ettikten sonra otuz beş yaşlarında hilâfet alıp Zile’ye döndü. Sivas Valisi Hasan Paşa, inşa ettirdiği Meydan Camii’nin (Yenicami) vâizlik görevi için kendisini Sivas’a davet etti. Bu daveti, Zile’deki yaşlı babasının ve Tokat’taki şeyhinin izniyle ve ailesiyle talebelerini de beraberinde götürmek şartıyla kabul etti. Sivas’ta vâizliğin yanı sıra bir tekke açarak irşad faaliyetine başladı.
Sivas’ta uzun yıllar irşad faaliyetini sürdüren Şemseddin Sivâsî ömrünün sonlarına doğru III. Mehmed’in daveti üzerine Eğri seferine katıldı (1005/1596). Halvetî-Şemsî şeyhlerinden Mehmed Nazmi Efendi’nin, Şemseddin Sivâsî’nin menâkıbnâmesini yazan yeğeni Receb Efendi ile Abdülmecid Sivâsî ve bazı çağdaşlarından naklen verdiği bilgiye göre Şemseddin Sivâsî, henüz padişahtan davet almadan düşmanla cihad etmek gerektiğini söyleyip sefer hazırlıklarına başlamış, İstanbul’a gitmek için halkla vedalaştığı sırada padişahın cihada davet mektubu kendisine ulaşmış, İstanbul’da başta padişah, devlet adamları ve ulemâ tarafından karşılanmıştır. Aziz Mahmud Hüdâyî, yaşlı haliyle sefere katılmasının sebebini sorduğunda şimdiye kadar cihâd-ı ekber yaparak Peygamber’in sünnetine uyduğunu, fakat cihâd-ı asgara katılamadığını, bu yolda da onun sünnetine uymak arzusunda olduğunu söylemiştir. Eğri seferi dönüşünde rahatsızlanıp bir süre İstanbul’da dinlenmiş, Sivas’a dönmek için izin talep ettiğinde III. Mehmed kalmasını istemiş, ailesinin yanında ölmeyi arzu ettiğini söyleyince dönmesine müsaade etmiştir (a.g.e., s. 366-374). Osmanlı tarihlerinde Şemseddin Sivâsî’nin bu sefere katılması hususuna pek yer verilmemektedir. Peçuylu İbrâhim padişahtan naklen, “Akşemseddin, İstanbul fethinde Sultan Mehmed-i Sânî ile bulunmuşlar. Kara Şemseddin, Sultan Mehmed-i Sâlis ile Egre’de bulunsalar aceb midir?” şeklinde bir ifadeye yer vermektedir (Târih, II, 290 vd.). Şemseddin Sivâsî, Sivas’a döndükten kısa bir süre sonra Rebîülevvel 1006’da (Ekim 1597) vefat etti ve Meydan Camii hazîresine defnedildi. Receb Efendi tarafından kıldırılan cenaze namazına 60.000 civarında kişinin katıldığı rivayet edilir
 

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. Dilediğiniz halde çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Detaylı bilgi için tıklayınız

close
Whatsapp Destek