Feridun B. Ahmed SipahsalarSipehsalar Mecdüddin Feridun, 616’da (1219) doğdu (Sahih Ahmed Dede, s. 148). Anadolu Selçukluları sarayında sipehsâlâr (kumandan) olarak görev yaptığından bu unvanla tanındı. Küçük yaşlardan itibaren Bahâeddin Veled’in meclislerine devam etti ve kendi ifadesine göre kırk yıl kadar Mevlânâ’ya hizmet etti. Saraydaki kumandanlık görevinden ayrıldıktan sonra eşi tarafından akrabası Hüsâmeddin Çelebi’nin meşihat döneminde (1273-1284) Mevlânâ dergâhının malî işleriyle meşgul oldu. Hüsâmeddin Çelebi’nin ardından posta oturan Sultan Veled’e intisap ettiğinde seksen beş yaşında olan Sipehsâlâr’ın vefat tarihi hakkında kesin bilgi bulunmamaktadır. Sahih Ahmed Dede onun 706 (1306) yılında, Abdülbaki Gölpınarlı 683-712 (1284-1312) yılları arasında, F. Lewis 1295 yılına yakın bir tarihte vefat ettiğini kaydeder. Vasiyeti üzerine Bahâeddin Veled ve Mevlânâ’nın ayakucuna, Mevlânâ’nın oğlu Alâeddin’in sol yanına defnedildi. Sâkıb Dede, Sipehsâlâr’ın cesur, olgun, güzel ahlâklı, ilim ve sanata yatkın bir kişi olduğunu söyleyerek ilerlemiş yaşına rağmen Mevlevî yoluna hizmet konusundaki başarısına dikkat çeker.
Sipehsâlâr, Mevlevîlik tarihinin Sultan Veled’in İbtidânâme’sinden sonra ilk menâkıbnâme türü eseri sayılan Risâle-i Sipehsâlâr be Menâḳıb-ı Ḫudâvendigâr’ı ile tanınır. Sahih Ahmed Dede, Sipehsâlâr’ın risâleyi 691’de (1292) yazmaya başladığını söyler. Bazı kaynaklarda eserin 1310 yılı civarında yazıldığı kaydedilir. İranlı araştırmacı Tevfîk Sübhânî eserin 1312 yılında tamamlandığını ileri sürmektedir. Üç bölümden oluşan Risâle-i Sipehsâlâr’ın ilk bölümü Sultânülulemâ Bahâeddin Veled’e ikinci ve en geniş bölümü Mevlânâ Celâleddin’e, üçüncü bölümü Mevlânâ’nın dostlarına ve ondan sonra makamında bulunan çelebilere ayrılmıştır. Bu bölümde yer alan Sultan Veled, oğlu Ulu Ârif Çelebi ve onun kardeşi Emîr Âbid Çelebi hakkındaki bilgiler Sipehsâlâr’ın vefatından sonra oğlu Muhammed Celâleddin tarafından eklenmiştir, Sahih Ahmed Dede’ye göre bu bölüm 748 (1347) yılında bitirilmiştir. Sipehsâlâr, risâlesinde Mevlânâ’nın eserleriyle Sultan Veled’in İbtidânâme’sini kaynak olarak kullanmıştır. Kendisinin de belirttiği gibi eserin özellikle Mevlânâ ile ilgili bölümü bizzat şahit olduğu olayları aktarması bakımından önemlidir. Eser Eflâkî’nin Menâḳıbü’l-ʿârifîn’i, Lokmânî Dede’nin Menâkıb-ı Mevlânâ’sı vb. kitaplara kaynaklık etmiştir. Başta Konya ve İstanbul kütüphaneleri olmak üzere Türkiye’de ve Türkiye dışında birçok yazma nüshası bulunan eser Seyyid Mahmud Ali (Cavnpûr 1319/1901) ve Saîd-i Nefîsî (Tahran 1325 hş., 1362 hş.) tarafından neşredilmiştir. Risâle Bahariye Mevlevîhânesi şeyhi Hüseyin Fahreddin Dede, Mithat Behârî Hüsâmî (Terceme-i Risâle-i Sipehsâlâr be-Menâkıb-ı Hazret-i Hudâvendigâr, İstanbul 1331), Ahmet Avni Konuk (Menâkıb-ı Hazret-i Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, İstanbul 1331, nşr. Tahir Galip Seratlı, İstanbul 2004) ve Tahsin Yazıcı (Risâle: Mevlânâ ve Etrafındakiler, İstanbul 1977) tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir. Batı’da Mevlânâ ve Mevlevîlik üzerine çalışmalarıyla tanınan Franklin D. Lewis, çağdaş İranlı araştırmacılardan Behrand Behzâd’ın Risâle-i Menhûl-i Sipehsâlâr adlı kitabında (Tahran 1376 hş./1997) eserin Eflâkî’nin menkıbelerinden derlenerek XVI. yüzyılda yazıldığını ve son şeklini XIX. yüzyılın ortalarında aldığını ileri sürdüğünü belirtir.

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. Dilediğiniz halde çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Detaylı bilgi için tıklayınız

close
Whatsapp Destek